Deniz bir kaç gün evvel 6 ayını bitirdi. Bugün de beni bir düşünce sardı. Bu 6 aydır kiminle ne kadar görüştüm diye.. Kafamda tek tek eski dostların, akrabaların isimleri ve yanına görüşülen gün sayısını yazdığım bir excel oluşturdum resmen ve sonra sayıya göre sortladım yine kafamda 🙂 Evet o derece 🙂 Kafa bu şekilde çalışır bende, kurumsal hayattan miras.
Neticede farkettim ki…
Sosyal çevremiz çok değişmiş bizim. Arkadaşlarımız arkadaş grubumuz değişmiş. Bir yandan ne yazık ki diyorum bir yandan da normal karşılıyorum. İsim bazında düşünüyorum kim kaç kere gelmiş Deniz’i görmeye. Evet, itiraf ediyorum, sorguluyorum. Yanlış mı? Kendimi düşünüyorum, benim her anında yanında olmak istediğim insanlar benim en zor fakat bir yandan da en keyifli anlarımda yanımda değiller. Kaç kişi aradı acaba doğumdan sonra beni (istisnaları buradan yanaklarından öpüyorum ki hepsi çocuk sahibi, dolayısıyla yine küme dışında değiller) kaç kişi aradı? Bir şeye ihtiyacın var mı? Nasılsınız dedi? Herşey yolunda mı dedi? Bunları sorguluyorum kafamdaki excele kaydediyorum.
Sonra ayrı bir sheet açıyorum. Bu 6 ay içinde görüştüğüm yeni insanlar, nispeten yeni insanlar yani.. Ve görüşülen gün sayısı.. Öyle fazla ki! Hep bebekli yeni insanlar bunlar. 0-2 yaş aralığında yavrucanları olan çiftler veya anneler. O anları düşünüyorum nasıl geçmiş buluşma anları: Keyifli.. Sohbet belli, çoluk çocuklular yan yana gelince muhabbetin %80’i çocuklar. Sen ne yaptın, seninki uyuyor mu, seninki ne kadar yiyor, kilosu kaç boyu kaç (tam Küçük Prens’in nefret ettiği muhabbetler, kaç’lar..), hangi oyun gruplarına götürüyorsun vs.. E bu da çok keyifli..
E o zaman bu tuhaf hüzün niye.. Sanırım hiç bir zaman ayrılmayacağını sandığın yakınlarından uzaklaşmış olmanın hüznü. Hep yanında olacaklarına inandığın.. Halbuki saygı duymak gerek onların isteklerine, düşüncelerine ve hayata. Sen Deniz büyürken onlar da yanında olsun, onları tanısın, onlara teyze amca desin istiyorsun diye onlar da bunu istemek, Deniz’in yanında olmak zorunda değiller. Herkesin bir hayatı, bir koşturmacası var. O nedenle bırak bu 6 ayda Deniz’i kaç kez görmüşler; kabullen ve hayatını yaşamaya devam et.. Yeni arkadaşlarınla, yeni güzel insanlarla, yeni dostlarınla.
Herkes gibi..
çocuksuzları çok suçlamamak lazım aslında.. kendimden biliyorum.. başıma gelene kadar bebek bakmanın bu kadar zor olduğunu tahmin bile edemezdim.. eşimiz, dostumuz ve akrabalarımız arasında en son çocuk sahibi olan çift olarak, bir kere bile telefon açıp veya gidip “birşeye ihtiyacınız var mı?” diye sormak gelmedi aklıma. zira birşeye ihtiyaçları olabileceklerini hiç düşünmedim.. oysaki sadece bu soruyu duymak bile rahatlatıyormuş insanı.. yeri geliyor bir tas yemeğe ihtiyacın oluyor.. ya da biri gelse de hayrına şu 3-5 ütüyü yapsa diyorsun.. en komiği banyoya girmek için bile birine ihtiyaç duyman.. bebek sahibi olanın o kadar çok şeye ihtiyacı oluyormuş ki.. sahip olunca anladım :o)) öte yandan artık çocuklu olan arkadaşlarına giderken, hiçbirşeyin eskisi gibi olmayacağını biliyorsun.. saatlerce oyun oynanan o geniş ve keyifli zamanlar yok artık.. ya da hangi filmi izleylim diye düşünemiyorsun.. zira izleyemiyorsun.. yine de gelinmesi, sohbet etmesi mutlu ediyor insanı.. ha yeni arkadaşlara gelince.. halinden, vaktinden anlayan taze kanlar :o)) onlar olmasa vakit nasıl geçer ki :o)) ve kendini nasıl iyi hissedersin ki..
Sevil merhaba, yorumunu şimdi gördüm çok özür dilerim. Öncelikle buraya yorum yaptığın için teşekkür ederim. Bu çok karmaşık bir konu, herkes yazdığımdan kendi tecrübelerine göre farklı bir anlam çıkarabiliyor. İlginç bir konu ve biraz genel bir anlatım olduğu, somut örnekler ve somut kişilerden bahsetmediğim için çok fazla açıklayamadım. Ama özetle şunu söyleyebilirim ki bazı insanlar sana çok yakındır ve zaten hergün sana “nasılsın” derler, ekstra bir şeyleri tahmin etmeleri gerekmez. Üstelik yeni biri gelmişken hayatına (zorluklarını bilmesen de) eğlenceli sevimli bişi olduğunu düşünüp daha bi merakla “naber nasılsın” dersin. Bu bahsettiğim senin en iyi arkadaşların her gün sohbet muhabbet içinde olduklarıni akrabaların falan filan. Uzun hikaye.. Ben bu kadarını yazabildim, bu kadarını dökebildim içimin.. 🙂